Bir varmış bir yokmuş…

Uzun zaman önce zamanın birinde bir anne varmış. Annesinin babasının bir sürü çocuğundan biriymiş. Bir şekilde büyümüş, karnı tok mu sırtı pek mi diyen olmamış, büyük ablaları onun annesi gibiymiş. Doğan büyüyor işte bir şekilde diye geçmiş yıllar. Evlenmesi gerekiyormuş çünkü yaşı gelmiş. Anne babası gibi o da münasip görülen biri ile evlenmiş. Hayat işte, geçim derdi, kayınvalide, kayınpeder, akrabalar, misafirler derken geçiyormuş. İki oğlu iki kızı olmuş, doğmadan düşen bebekleri olmuş, kocasının durumu kötü olduğu için aldırdığı bebekleri olmuş. Bedeni yaşıyormuş ama ruhu hiç doğmamış gibi hissediyormuş. Kendinin, ne istediğinin, hayatının olan bitenin farkında olmayan, film izler gibi hayatı izleyen olduğunu fark etmiş bir gün. Saçları dökülüyor ve amansız bir ölüm isteği oluyormuş içinde. ‘Birine sorayım bu nedendir, bu kadar iğne ilaç niye fayda etmez insana’ demiş. İlk defa biri tüm dikkatini ona vermiş, gözlerinin içine bakıp ‘kendinizi nasıl tanımlarsınız, ne hissediyorsunuz’ diye sorular sormuş. Önce çok utanmış, bu yaşta ne hissedilir ki diye düşünürken ‘utanç, varım diye utanıyorum, ben hiç bir şeyi hak etmiyorum, ben çocuk katiliyim, boşuna yaşıyorum’ deyivermiş, kendi de bunları söylediğine şaşırmış. Küçük kızım da benim gibi, nazar mı, büyü mü, bir sürü hocaya gittik, yıllarca ilaç kullandık, yok geçmedi. Asıl zor olan küçük kızının hayattan hiç bir şey beklememesiymiş. Diğerleri bir şekilde evlenmiş, çoluk çocukla uğraşarak yaşayıp gidiyormuş. Ama bu kızı deli deli sorular soruyor, onun kafasını karıştırıyormuş. Anne bir gün itiraf etmiş ‘ ben bu kızın doğmasını hiç istemedim, düşsün diye ilaç bile içtim, sonra pişman oldum, doğunca çok sevdim, tekne kazıntısı diye pamuklara beledim, ama şimdi olana bak, en çok o üzüyor beni’ demiş.

Bu itiraflar, açığa çıkan duygular birbiri ardınca günlerce dile gelmiş. Sonra bir gün kızı da gelip kendi içindekileri anlatmaya başlamış. Anlattıkça, ağladıkça, açığa çıkan her duyguyla nisan yağmurları gibi ruhun gökyüzü rahatlamış. Gökkuşağı gibi ümitler ortaya çıkmış.

Kullara ait kötü duygular gözyaşlarıyla toprağa gönderilmiş. Yaradan tanımı olan sevgi ve huzur yeniden yaratılmış ve yeniden çiçekler açmış…

Onlar ermiş muradına… 🙂

Bir yanıt yazın