KABUL EDEBİLMEYE FARKLI BAKIŞ AÇILARI

Birçok Psikoterapi tekniğinde kişilerin yaşadıkları sorunların arkasında kendilerine zarar veren duygu, düşünce ve davranışlardan kurtulmaları yönünde çalışma yapılır. Buna rağmen bazen olumsuz ve zarar verici duygu ve düşüncelerin gitmesini istemeyiz çünkü bizi koruyacağını zannederiz.

 

Diyelim ki pencereniz kırılmış, etraf cam parçaları ile dolu, hırsız girmiş ve en değerli eşyalarınızı çalmış, her yeri talan etmiş. Öfkelenmiş, şaşırmış, korkmuşsunuz ve darmadağın olmuş iç dünyanız. Cam kırıklarını elinize alıp, avucunuzda tutup bunu asla bırakmayacağım, bu olayı hep hatırlayacağım, bunu yapanlara hep nefret duyacağım, asla bu öfkem bitmeyecek, çünkü bu çok büyük bir haksızlık, der misiniz? Yoksa, etrafı toplayıp, düzenleyip, nelerin olmadığını tespit edip, gereken mercilere olayı bildirip, yaşadığınız duyguları sindirmeye, durumu analiz edip kabullenmeye, sonra güvenlik tedbirlerini arttırmaya mı yönelirsiniz? Bu örnekle bakınca neyi seçmenin bize daha avantajlı geleceğini biliyoruz. Duygulara ve yaşadıklarımıza, somut şeyler olmadıkları için bazen bu şekilde bakamıyoruz. Nefret ve kini, öfkeyi, acıyı hep tutarsam o insanlara veya olaylara karşı kendimizi korumaya aldığımızı sanıyoruz. Oysa benzer durum ve olayları çekiyoruz, yine yaşıyoruz. Çünkü zikrimiz, fikrimiz ne olursa hayatımızda onlar oluyor. Frekansımız, içimizdekiler, dışımızdakileri etkiliyor. Kendimizi bazı insanlara karşı nasıl daha sağlam hale getirebiliriz, nasıl daha farkında olabiliriz, nasıl kendi başımıza halletme yetilerimizi geliştirebiliriz, nasıl koruyabiliriz ki bir daha buna benzer olayların oluşmasına neden olmayabiliriz diye baktığımızda bu zarar veren duygu ve düşünceleri içimizde barındırmaktan daha faydalı olmaz mı? Bazen de ne kadar gelişsek de, kendimizi korusak da ne yaparsak yapalım bir daha benzer şeyler yaşarız. Burada da ‘mutlaka bir sebep vardır, her şey benim beklediğim gibi olmayabilir, benim yüzümden olmayabilir, bununla ne öğrenmeliyim’ demek de yine kabul edebilme yeteneğimizle hayatın getirdiklerine karşı sağlam durabilmektir.

 

Şamanlar, kabul edebilmeye şöyle bakar; kendimizi ve başkalarını olduğu gibi kabul edemiyorsak, sevemiyorsak buna NEFRET denir. Kontrolümüz dışında bir şeyler yaşadıysak ve kabul edemiyor, esneklik gösteremiyorsak buna ÖFKE denir. Başkalarının bizden daha iyi olabileceğini kabullenemiyorsak, buna KISKANÇLIK denir. KORKU ise belirsizliği kabul edememektir, kabul edebildikçe belirsizlik macera haline gelir. Duygularımızı kendimizin yönetebilmesi asıl ihtiyacımız.

 

İnsanlık varolduğundan beri, yaşadığı duygusal ve ruhsal sorunlara çözüm yolları aramış. Kadim bilgelikler insanlığa yol göstermiş, kızılderili bilgeler, şamanlar, şeyhler, veli kullar, ermişler denilen, hayattan dersler çıkarabilen, acılarla olgunlaşmış ve kemâle ermiş kişiler öğrendiklerini insanlara ışık olsun diye anlatmışlar. Günümüzde kişisel gelişim, psikoloji alanında çalışan olarak onların bu hayat derslerinden payımıza düşeni almak ve paylaşmak dileğiyle hepimize farkındalık ve kolaylıklar diliyorum.

untitled image

Bir yanıt yazın