AKTARIM, KARŞI AKTARIM NEDİR?

Psikanalitik Psikoterapilerde, yani nesne ilişkilerimizle kendilik ve nesne algımızın nasıl geliştiğine odaklanan Psikoloji Ekollerinde kişilerin duygu, düşünce ve davranışlarına odaklanmışlar.

Danışan, sorunları olan kişiye ANALİZAN demişler. Danışılan kişiye, uzmana ANALİST demişler. Bu psikoterapi çalışmasına da ANALİZ, PSİKANALİZ demişler.

 

Psikanalize göre; bugün yaşadığımız her problemi, durumu çözmek için ardındaki nedenleri bulmalıyız, büyürken ilk nesne ilişkilerimizde olanlar ve çocuk olarak ne algıladığımıza bakmalıyız. ‘Çocukluğumuza inmek’ deyip güldüğümüz bu analizleri yaparken, analizan bazı duygulara girer buna AKTARIM denir. Buna karşılık analist de bazı duygulara girmeye başlar, buna da KARŞI AKTARIM denir.

 

Seanslar ilerledikçe analizanlar, çocukluğun hatta bebekliğin ilk yıllarına kadar gerileme yaşarlar buna REGRESYON denir. Bebekken nesneye ne hissetmişse seansta da analistine karşı o duyguları ve davranışları göstermeye başlar. Analist de bebekken analizana bakıcısı, annesi ne hissettiyse onları hissetmeye başlar, aslında analistin kendine ait olmayan bazı duygu ve davranışlar, karşı aktarım şeklinde ortaya çıkar. Analistin açığa çıkan bu duygularla, kendi duygularını ve olması gereken sağlıklı duygu ve davranışları algılayabilmesi, bunları düzenleyebilmesi, kendi duygularını kontrol edebilmesi elzemdir. Psikanalizde kişiyi değiştiren ve iyileştiren aktarım ve karşı aktarım üzerinden duyguların tekrar yaşanması, hatalı olanların telafi edilmesi, bunun üzerine analizin yorumlanması, konuşulması ve kişilerin içgörü ve farkındalık geliştirerek KENDİLİK KAPASİTELERİNİN SAĞLIKLI, OLGUN HALE GELEBİLMESİDİR.

( sonraki yazımda aktarım çeşitlerini bulabilirsiniz ).

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version