SEANSLARDAKİ 5 ADIMLI SEKANS NEDİR?

Diğer yazılarımda KENDİLİK PSİKOLOJİSİ Kuramcısı H. KOHUT isminden bahsetmiştim. Hatırlarsak Kohut’a göre insanın yaşadığı sorunlar; nesne (bakım veren, büyütenler) ile çocuk arasında yaşanılan AYNALAMA KUSURLARI sebebiyle oluşmuştur. Kohut, aynalanma kusurlarının seanslarda telafi edilmesi ve yeniden sağlıklı şekilde Kendilik inşa edilmesi için 5 adımlık tekrarlayan döngülerden bahseder.

 

Kohut’a göre; 0-6 yaş ve sonrasında çocuk önce BİRİNCİL AYNALANMA İHTİYACI duyar. Hani bebekken, çocukken dünyanın en önemli insanı olarak kendimizi görürdük, sevilince çok şımarırdık, hep en sevilen olmak isterdik, hep oyun ve şeker olsun, hiç ödev ve yemek olmasın isterdik, kuralların ve başkalarının da önemli olduğunu pek düşünmek istemezdik ya, hep haz ve mutluluk olmasına duyduğumuz ihtiyacımız. İşte bu bizim en temel ‘değerlilik çekirdeği, kendimizi ve başkalarını şartsız sevebilme ve BAĞLANABİLME’ ile dünyaya adapte olacak KENDİLİK KAPASİTELERİMİZİ SAĞLIKLI OLUŞTURABİLMEMİZİN ilk basamaklarına zemin oluşturur.

 
 

Sağlıklı nesne varsa çocuğun bu şımarmalarına biraz izin verilir, kaldırabileceği ölçüde yavaş yavaş kendilik kapasitesi gelişsin diye dünyanın, diğer insanların beklentileri anlatılır, çocuk bunlara uyum sağlamayı öğrenir. Anne babamızın kendilerinin aynalanma ihtiyaçları sağlıklı karşılanmışsa bize bunu sağlamakta zorlanmazlar. Onlar kendi özlerindeki değerlilik çekirdeği ve bağlanmayı oluşturamamış, çocuğu DOĞRU AYNALAMAYI bilmeyenlerse, duyguları yok sayıp devamlı, acı gerçeklerle, terbiye adı altındaki cezalandırma ve baskılarla, aşırı kırılmalarla çocuğun ihtiyaçlarının sağlanmasına engel olurlar. Örneğin, çocuk kardeşine verilen sevgiyi kıskanıyor, ilgi çekmek için zarar vermeye çalışıyor, nesne bunu algılayarak ona ilgi gösterip baş başa kalınca bunu çocuğun anlayacağı şekilde konuşup, kardeşini kıskanmasının normal olduğunu, bunun yanı sıra bu şekilde davranmasının ona ve kardeşine nasıl zarar verdiğini öğreten bir yaklaşımda bulunursa çocuk kendi içindeki duyguların anlaşıldığını hisseder ve sevginin eksilmeyeceğine inanmaya başlar. Daha olgun davranışları takdir edildikçe de kardeşinin ağabeyi-ablası olma rolünü benimsemeye başlayacaktır. Ters aynalama yapılırsa; kıskanması ayıplanır, eleştirilir, kardeşine vurduğu için kendine bir tokat atılırsa, cezalandırılırsa sadece öfkesini geçici olarak bastırır. Korkup uyumlu sevecenmiş olmaya çalışabilir, ya da inadına yıkıcı ve zarar verici olmaya devam edebilir. Aşırı aynalama yapıldığında bazen şakayla, ‘biz seni seviyoruz aslında, onun neyini sevelim…’ gibi cümleler de yalan ve güvensizliği öğretmeye kadar gidebiliyor. Ya da kırılmasın diye onu devamlı iyi hissettirmeye çalışıyorsak, üzülmesine hiç dayanamıyorsak aşırı aynalama yapmış oluruz. Duygularını anlayacağız, yargılama, suçlama, eleştiri, küçümseme yapmadan, anlatarak, konuşarak, davranışlarının nasıl olursa ona neler getireceğini sakinlikle anlatacağız. Hatalar yapacak, tekrarlayacak, biz sabırla doğru davranarak, sakinlikle ona örnek olacağız, o da bizi modellemeye başlayacak ve Kendilik Kapasitesi gelişecek.

 

Doğru aynalama olmazsa İKİNCİL AYNALANMA İHTİYACIMIZ da yarıda kalıyor. Bizi dövdüklerinde, haksızlığa uğradığımızda, yanlış bir şey yaptığımızda anlaşılmak, sevilmek, korunmak, güvenle nesnemize sırtımızı yaslayabilmek isteriz. Yağmurda bir şemsiye altına sığınabilmek gibi bu ihtiyacımız. Anne babamızın bizi anlayıp sarıp sarmalayabileceği, olgunluk ve şefkatiyle yaklaşıp, zorluklara dayanma gücümüzü teşvik ederek, sorumluluklarımızda hem yanımızda hem de yavaş yavaş işlerimizi yaparken yalnız halledebilmemizi desteklemelerini bekleriz. Yaşadığımız üzüntülerde desteklenebilmeyi bekleriz. Sokakta oynayan bir çocuk, arkadaşlarıyla tartışıp oyundan atılmış olsun. Eve gelir babasına anlatır, babasından beklediği ‘seni nasıl atarlar, nasıl istemezler, gidip bir konuşalım, onlar ne diyor bakalım, bunun bir orta yolunu bulalım, kızarım ben onlara’ gibi bir doğru aynalamadır. Babanın umurunda olmazsa, bir azarlama bir tokat da babadan gelirse, ‘kim bilir sen ne yaptın, hak etmişsindir, top oynayacağına bir işe yara, biz senin yaşındayken şunu yapardık, dövemedin de bana mı geldin, hakkını arayacaksın becerememişsin, pısırıksın sen oğlum tabi atarlar’ gibi ters ve yetersiz aynalama olursa çocuk bağlanamıyor, kendine ve KENDİLİK NESNESİNE güven duyamıyor. Aşırı uçlara gidiyor, büyüdüğünde gerçekten birini sevmek nedir bilemiyor. Çok gururlu ve kibirli gibi davranabiliyor. Kendini ispatlama uğruna hayatını mahvedebiliyor. Aşırı kıskançlıkla sevdiğini, eşini boğabiliyor, ilişkilerde çabucak soğuma ve kopma ile devam edememe halini yaşayabiliyor. Çok çabuk kavga edebilen, öfkesini, dürtülerini durduramayan olabiliyor. Utanç ve değersizlik yüzünden sosyal fobik gibi görülebiliyor. Hastalık hastası, takıntılı, depresif biri olabiliyor. Bir kız ele geçirilene kadar ona cazip geliyor, uğruna her şeyi göze alıp onu fethedince sevememeye başlıyor. Kendine değer veremediği için bir başkasına değer vermeyi de yaşayamıyor. Ulaşamadığı hep cazip olsa da kendinin olduktan sonra onu değersizleştirme, acı çektirme, aldatma yıllarca sürüp gidiyor. Fanatik bir şekilde bir gruba, lidere, milliyete, ırka, düşünce akımına, örgüte, dine saplanma, yıkıcı ve zarar verici davranışları, öldürmeyi meşrulaştırmak için bunu kullanma, mensup olduğu yer ve fikirler için her tür yanlış ve insanlık dışı davranışı mübah görmeye gidebiliyor. Kimseyi ve kendini gerçek anlamda sevemediği için bağlanma sorunları ile devamlı sorunlu ilişkiler yaşıyor.

 

Çocukken oluşabilen sağlıklı KENDİLİK ALGISI ve NESNE ALGISI ile İKİ KUTUPLU KENDİLİK inşa edilir. Kohut der ki; psikanalizde analiste başvuran analizan (danışan) seanslar ilerledikçe AKTARIM denilen duyguların, düşünce ve davranışların yoğun yaşandığı durumların içine girer. Hangi evrelerde travma ve sorunlar yaşamışsa, KENDİLİK NESNELERİNE (büyüten bakıcılara) ne hissetmiş, onlara nasıl davranmışsa analistine karşı da bunları hissedecektir. Analistin de oluşan bu duygularla kendinde neler olduğunu fark etmesi gerekir. Analist KARŞI AKTARIM olarak kendi duygularını ve aralarındaki iletişimde neler olduğunu fark etmeli. 5 adımı tekrar tekrar yaşayarak, davranışları ve duyguları fark etmeli, yorumlamalı ki analizan kendini geliştirebilsin ve böylece hangi sorunlar ve şikayetler için başvurduysa o durumların üstesinden gelsin.

 

Tekrar tekrar yaşanan 5 adım nedir?

1. Kendilik nesnesi aktarımları oluşacak, danışan buna göre bazı uygun olmayan duygu ve davranışlar gösterecek. Örneğin seanslar kendi istediği zamanlarda olsun diye randevu alırken söylenen saatlerin dışına çıkmak isteyebilir. Israrla seanslara zamanında gelmeyebilir. Ödemeleri daha sonra yapacağını söyleyip erteleyebilir. Yeni başladığı halde seanslar her hafta olmasın, ben istediğim zaman geleyim, diyebilir. Seanslar başlarda ise devam etme kuralını görmezden gelmek ister. Hep konuşmak isteyip, analisti dinlemekte zorlanabilir. Dinlerken kendini verememe, algılayamama, uykusunun gelmesi olabilir. (Aktarım çeşitleri yazımda bununla ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz)

2. Analist, terapi çerçevesine göre davranmaya önem vererek, analizanın anlayabileceği şekilde ilişkide olan bitene, bu yaşananlara yön verir. Örneğin, istediği zamanlarda gelip, sadece anlatıp gitmenin ona yol alırken çok yardımcı olmayacağını ifade eder, çerçeveyi hatırlatır.

3. Analizan, çerçeveye uyması konusunda uyarıldığında veya yorumlar duyduğunda kırılma yaşar, ‘aktarım çökmesi’ yaşar. Analizan baskı altına alındığını, analistin kendisini sevmediğini düşünebilir.

4. Analist bu çökmelerin öncesinde ve sonrasında neler olduğunu anlar ve bunu yine uygun bir şekilde yorumlayarak seansta anlatır. Bir sonraki seansı iptal eden veya bir süre gelmeyen analizanın hangi konuşmalardan sonra nasıl davrandığını fark eder, bunu birlikte analiz etmeyi teklif eder.

5. Analizan yorumlarla, amacın kendisine hizmet etmek olduğunu kimsenin ona bir kastı olmadığını içselleştirir, duygularını hazmeder, hallederek seanslara devam eder. Bir sonraki kırılmaya kadar aktarımlar devam eder.

Bu 5’li sekans devamlı tekrar ederken, analizan olgunlaşmaya, kendi ve nesne arasında olan bitenleri anlayarak sağlıklı kendilik kapasitelerini geliştirmeye başlar. Bunlar yaşanırken süreç toplamda 2 yıl veya daha uzun yılları kapsayabilir. Bazı kırılmalar seanslara devam etmeyip ara vermeler şeklinde olursa bu süreç daha da uzar. Örneğin analizan bazen kırılır, uzaklaşır, gider, anne babasından gördüğü davranış nasılsa analistin de ona aynı şekilde davranmasını bekler. Terapi çerçevesi gereği analistin arayıp sorarak devam etmeyi sağlamaması, analizanın kendi iradesi ve kararı ile gelmesini beklemesi gerekir. Bu da neden yıllarca gittiğim halde değişemiyorum sorusunu getirir. Bazen farkındalık ve gerçekten değişme kararı ve gayret etme uzun zaman alabiliyor.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Exit mobile version